Mayıs 28, 2011

Küçük dünyaları yarattım üzerinize afiyet (:

iki farklı zaman iki farklı kişi iki farklı ruh haliydi. Birinde gerçekten dünyaları yaratmıştım, burnumdan kıl aldırmıyordum, eğleniyordum, K.'ya tavrım buydu, hiçbir zaman da bana erişemedi,hayatıma giremedi. Bir de tam tersi davrandığım bir hal vardı ki, bilmeyen yok zaten E'yi, ne kadar alçak gönüllü ne kadar fedakar davrandığım hatta işi salaklık boyutuna vardırdığım aşikar. K.'yı beğenmeyip hayatıma sokmazken, aynı kültüre sahip sadece ambalajı farklı birine bu şekilde davrandım. E'nin şimdilerde arkamdan bazıları dünyaları ben yarattım sanıyo demesi çok ilginç. Demek ki, gerçekten dünyaları ben yarattım diyerek davransaydım, küçük dilini yutacakmış!
3 yıl boyunca, ailemin arkadaşlarımın onu beğenmemesini, yanıma yakıştırmamasını, herkesin 'bu mu?' tepkisini şimdi resmin dışından bakınca görebiliyorum. K.'yı beğenmiyordum ama ondan daha fenasını beğeniyormuşum!
Evet küçük dağları ben yarattım, evet beğenmiyorum. evet yanıma yakıştıramıyorum. evet aşkın gözü feci kör...
Tek şikayetim, aşkın kör olan gözünü 3 hadi bilemedin 2 sene önce açmış olamamak.
Eğlenmeye çalıştım ama halini yazık bulmak ve ego tatmini için bile yetersiz bulmak dışında bişey gelmedi elimden.
Son söz: evet dünyaları ben yarattım ve 'dünyaları ben yarattım ama al sana feda olsun' diyecek adam olacak yanımda!

Mayıs 26, 2011

bir başka dönem, bir başka öğrenim..

Ne zaman yeni şeyler keşfetsem, sana koşuyorum blogum. O kadar uzun aralıklarla yazıyorum ki, takip edilmiyorsundur; bu da büyük bir rahatlık. (Takip eden varsa da söylemesin, rahatımı bozmasın lütfen :) ) Hoş hayat da dönemlerden oluşuyor, her gün yazınca neyin ne yönde değiştiğini anlama şansı olmuyor insanın. Ne yalan söyleyeyim her gün yazasım da yok. Girizgahı bitireyim de içimi dökeyim artık.
Hayatta herşey ne kadar stabil değil mi, dünyaya geldiğimiz koşullarla bağlıyız adeta. Ne yeteneklerimiz, ne isteklerimiz bizi farklı bir dünyaya götürmeye yetmiyor. Aslında dünyaya geldiğimiz koşullarla bir hayat sürdürüp, ölüyoruz. Buna 2 farklı tepki veren insanlar var sadece; kimisi kaderine razı değiştirmeyi denemiyor bile, kimisi de bişeyleri değiştirebilmek için uğraşıyor ama tüm çabalar bir arpa boyu yoldan öte yol götürmüyor. Cehaletin mutluluk olduğuna tüm kalbimle inanmaya başlıyorum. Belirli şeylere gözümü kapıyorum, olduğu gibi yaşayıp gidiyorum. Ama hala şaşırıyorum; belli yaşa gelmiş insanların hala belli kafaları aşamamalarına şaşırıyorum. Meslek, yaş, parasal durum gibi şeylerin kriter olmadığını öğreniyor insan.
Kendimi şanslı hissediyorum aslında, Mss.X'e göre oldukça hem de... Benim şanslı olmam onun elde edemediği özgürlüğü unutturmuyor ama. Keşke bir gün, el uzatabilecek kadar şanslı olsam...