Temmuz 12, 2010

Müteşekkirim...

Asiydim ben, başkalarının koyduğu kuralların nedenini ısrarla sorgular, bunlardaki mantık hatalarını bulur, hatalı gelen kurallara asla uymazdım. Kendi yapmak istediklerim, kendi hayatımı yaşama çabam tüm diğerlerinden üstündü. Tecrübeleri dinler, babamın deyişiyle; sıcak denilen sobayı illaki gider eller sonra kabul ederdim.
Kitap okumayı da fazlaca severdim, kütüphaneden alınan kitapları süresi öncesi bitirir yenisi diye tuttururdum. Babam gece yatmadan okuyabileyim diye başucu lambası yapmıştı bana, kitapla olan dostluğumuz gece ışığı kapatmaya kalkmaya üşenmekle bölünmesin diye.
Tam bu anlarda hayatıma bir kadın girdi; asiydi, özgürlükçüydü, özgürlüklerin sorumluluk getirdiğini bilir sorumluluktan kaçmazdı. Benim gibiydi, ben çocuk o ise kocaman bir kadın. Demek herkes büyüyünce muhteşem yemek yapamıyor, evin temizliğini meziyet saymıyor, istediği şeyleri yapmaya devam edebiliyordu.
Kitaplarını tek solukta okuyup, beni anlayan birinin varlığından mutlu oluyordum. Gelecekte ne olacağımı tam bilemesem de, yaşam biçimimi biliyordum. Benden beklenen toplumsal rollere karşı, kendim olacaltım. Onun gibi, Duygu gibi...
Nitekim ne zaman zora düşsem, ondan aldım cesaretimi; ne zaman sıkışsam kendimi onun desteğiyle derslere verip; ekonomik bağımsızlığımı elime alınca tüm sıkıntılarımdan kurtulacağımı düşünerek uzaklaşıyordum.
Bugün kendi hayatımı bağımsız sürdürebiliyorsam, İstanbul'daysam, araştırıyor, öğreniyorsam, Aşık olabiliyorsam; O'nun sayesinde...
Teşekkürü borç biliyorum O'na, benim ve yüzlercemizin hayata tutunuşunu sağladığı, feminizmin erkeklerden nefret etmek demek olmadığını gösterdiği, Aşk'ı bağımlılıktan ayırdığı ve bize bağımsız, özgür, aşk dolu bir yaşamın olacabileceğini göserdiği için...
Cennet diye bir yer varsa, mekanın cennet olsun Duygu Asena!