Mayıs 26, 2010

Hayat müzik, hayatım müzik


'Uzansam
Çocukluğuma dönsem
Derinlerde gizlenmiş yaralarımı görsem
Bir bıçak yarasıyla acısız kalsam
Oyunlar oynasam sahnesiz maskesiz
Kumdan kalelerime dalgalar vursa
Kağıttan gemilerimin tayfası olsam
Yıldızımı okşarken bir uçak geçse düşümden
Avaz avaz bağırıp sesimi duyursam

Ah çocukluğum camdan duvarlarım
Portakal çiçeği kokulu heyecanlarım
Kuş tüyüydü düşlerim umutlarım
Hani nerde arsızlığım umarsızlığım' demiş. Nasıl da güzel anlatmış, özlemi...

Blogum, Feridun Düzağaç'ın, Teoman'ın, Candan Erçetin'in, Düş Sokağı Sakinleri'nin, Amy Winehouse' un hayatımdaki yerini düşündüm de; her halde hayatım bir film olsaydı her bir sahnede bir şarkıları çalardı. Geçişlerde Şebnem Ferah duyulurdu, 'Kadın' sesiyle...
Hayallerimin fonu Gündoğarken'den gelirdi. Sahilde hayal ederken kendimi, belki dekore ederken evimi...
Eski türk filmi müzikleriyle, ilk evimi kurarken gürünürdüm. Mutfakta 'Senden başka'yı söylerken...
Radyo serüvenimin başlangıç anı yağmurlu o günde, Göksel'in 'Yarabbi şükür' ü çalardı o günkü tesadüfle... İlk yayınımın açılışını yapardı, 'İsyan'la Ferhat Göçer.
Pink Floyd, Edith Piaf, Pink Martini, Cold Play, Ezginin Günlüğü, Atilla İlhan karşıma çıktıkça hayatım lezzet kazanırdı, hüzünlenmekten keyif almayı öğrenirdim.
Çocukluğumun şarkısı; İzmir tatiline giderken 'Hoşgör sen, affet gitsin aldırma' derdi Ajda'm... Çocuk aklımla ders çıkarırdım şarkıdan, idolum olurdu sonra Ajda. O'nu dinlerken küçük yaşlarda Duygu Asena'yla tanışırdım. Kız çocukken olur, büyüyünce 'Kadın' olacağım derdim.
Olmazsa olmaz sahnesi filmin; 'Gülümse' yi dinleyip anneanneme küserdim. Yanlış anlamama teyzemler gülerdi onlar gülerken ben kedimin olmadığına daha o yaşlarda üzülmeye başlardım.
Film tıpkı çağrışımlarım gibi, bir sıra izlemezdi. Git-gellerimi anlatırcasına, bir o anıya bir bu anıya giderdi; ama saçımdan, yüzümden, bakışlarımın değişiminden hangi an olduğu anlaşılırdı.
Sezen, sarmalardı beni. Dalga geçer gibi, 'Sarı odalar' çalarken, ailemin parçalanışında.
Şarkılarla, müzikle, çalınışındaki manayla tanışışımda babamın müzikleri çalmalıydı. 'Gönlümün Sultanı'sın deyişini bana, kimseyle paylaşmamışken...
İnsanı ayakta tutanın dostluk olduğunu anlasaydım, 4 yataklı odada 3 kişi bir yatağa sığışmışken; yıllığım yazılsaydı, çiçekler kaçıncı açışında neler yaşayacağız diyen fonda 'Arkadaş' çalarken...
İreMM'li sahnelerde Ayna çalmalıydı, anlatmalıydı o günkü hisleri...
'Bahar' çalmaya başlayınca tüm bunlar karmaşık bir şekilde akarken perdede, seyircinin kafası karışsaydı; güzel bir anımı anlatılacak, yoksa burdan sonraki dönüşüm mü anlatılacak diye...
'Coming Soon' yazısı belirseydi o anda; devam filmi soru işareti kalsa akıllarda...

Belki yüzlerce şarkı, yüzlerce anı geçmeli böyle, yazılmayan...